YARGILAMANIN ALENİYETİ İLKESİ


YARGILAMANIN ALENİYETİ İLKESİ
Makaleyi Hazırlayan
Av. Cem YENİOCAK
GİRİŞ

Türk Ceza Hukukunun ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin temel yargı taşlarından biri olan “Yargılamanın aleniyeti ilkesi” hem kişiler açısından hem de kamu yararı açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Yargılamanın aleniyetinin zedelenmesi kişilerin sadece mağduriyet yaşamasına değil onun ile beraber adil yargılanma hakkını da en ağır şekilde etkilemektedir. Bu etkileşim sonucunda hukuki olarak birçok yaptırım ortaya çıkabilmektedir.
En derin anlamda yargılamanın aleniyeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargılamasının merkezinde yer almaktadır. Yargılama sürecinin en doğru şekilde yürütülebilmesi adına bu ilke ışığında hareket edilmeli ve yargılamanın en önemli unsurlarından olan savunma hakkının da saldırıya uğramaması bu ilkenin en doğru şekilde uygulama alanı bulması ile sonuç doğurabilecektir.
1. TANIM
İlk olarak bu ilkenin hangi kanun ve sözleşmeler ile güvence altına alındığını gözetmemiz gerekir. Yargılamanın aleniyeti birçok sözleşme ve hukuki metinde yer almasına karşın bizim özellikle gözetmemiz gerekenler kanımca AİHS madde 6/1 ve Anayasa madde 36 – madde 141 ve CMK m.182/1 şeklinde incelememiz gerektiği şeklindedir. Tanımlarda da göreceğimiz üzere yargılamanın aleniyeti ilkesi yargılamada “saydamlık” diğer bir anlamda kamu denetimini sağlamak, “Keyfiliği” ortadan kaldırmak şeklinde bir öze sahip olduğunu söyleyebiliriz. ”Bir yandan mahkemelerde olan güven korunacak;öte yandan da gizlilikten kaynaklanabilecek keyfi işlemler önlenerek 6.maddenin amacı “adil yargılama” gerçek kılınacaktır.” 

1.1 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

İlk olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinin 1.fıkrası aleni yargılanma ilkesini şu şekilde tanımlamaktadır; “Her şahıs …bir mahkeme tarafından davasının... aleni surette dinlenilmesi hakkına sahiptir. Hüküm aleni olarak verilir, şu kadar ki demokratik bir toplulukta kamu düzeni veya ulusal güvenliğin veya ahlakın yararına veya küçüklerin menfaatleri veya davaya taraf olanların özel yaşamlarının korunması amacıyla veya aleniyetin adaletin selametine zarar verebileceği bazı hususi hallerde, mahkemece kesinlikle gerekli görülecek ölçüde, dava tamamen veya kısmen basın mensupları ve halka kapalı olabilir”.

AİHS‘in düzenlemiş olduğu bu tanım ilke kapsamında iki ayrı yükümlülük getirmektedir.  Bunları şu şekilde açıklamamız mümkün olabilir ; ilk olarak davanın açık yani aleni duruşma ile görülmesi, ikincisi ise yargılama aşamasında yer alan duruşma sonucunda verilen kararların aleni olarak açıklanmasıdır. 

1.2 Anayasa
Anayasa madde 36 adil yargılanma hakkını şu şekilde düzenlemiştir;  “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” 
Anayasa madde 141 ise “Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir. Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
Anayasa madde 36 ve madde 141 kapsamında incelediğimizde görmekteyiz ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine paralel düzenlemeler getirmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi yargılamanın aleniyeti ilkesinin sınırlarını ve istisnalarını belirleyen bazı düzenlemeleri kanun maddesi üzerinde dile getirmiştir. Bunlar “küçüklerin yargılanması” , “genel ahlak” ve “kamu güvenliği” olarak yer bulmuştur. Yazımızın sonraki kısımlarında bu ölçütleri ve istisnaları biraz daha ayrıntılı inceleme alanı bulacağız.
1.3 Ceza Muhakemesi Kanunu
Son olarak Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında madde 136/1 duruşmaların açıklığını , 136/2 ise bunun hangi hallerde sınırlandırılabileceğini belirtmiştir. (1) Duruşma herkese açıktır. (2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.

2. YARGILAMANIN ALENİLİĞİNDE İSTİSNAİ DURUMLAR
Burada istisnai durumlar bazı kıstaslara göre inceleme alanı bulmaktadır. Kural olarak şunu belirtmemiz gerekir ki sadece soruşturma aşaması gizli yapılabilecek olunup kovuşturma aşaması aleni yapılmalıdır.  Burada iki ayrı istisna mevcuttur. Bunlardan biri zorunlu diğeri ise isteğe bağlı kapalılık şeklindedir. Zorunlu kapalılık aşağıda belirteceğimiz şekilde “küçüklerin yargılanması” şeklinde ortaya çıkarken isteğe bağlı kapalılık ise “genel ahlak” ve “kamu güvenliği” konularında ortaya çıkmaktadır. Burada kanun koyucunun CMK madde 184’ün belirttiği “ açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak” ibaresinden dolayı ancak taraflardan birinin talebi üzerine kısmen veya tamamen kapalı yapılma kararı verilebilmektedir. Ayrıca böyle bir karar verilse dahi duruşmanın sonucunda verilen karar halka açık olarak ilan edilmelidir. 
2.1 Kamu Güvenliği
Kamu güvenliği diğer anlamı ile milli güvenlik Yargıtay kararlarında; “Yurt ölçüsünde beliren iç ve dış tehditlere karşı devlet tüzel kişiliğinin savunma ve güvenlik altına alınması”  şeklinde tanımlanmıştır. Kamu güvenliği konusunda dikkat edilmesi gereken husus getirilecek istisnanın veya sınırlamanın devlet tüzel kişiliğini etkileyecek şekilde olması ve sadece bu tüzel kişiliği koruyucu şekilde getirilmesi gerektiğidir. 

2.2 Genel Ahlak
Diğer bir sınırlama sebebi olan genel ahlak kuralı ise iki yönlü bir tanım gerektirmektedir. Metin Günday’a göre “Toplumun bir bütün olarak bulaşıcı ve yaygın hastalıklardan uzak tutulması, toplumda bu gibi hastalık tehlikelerinin olmamasıdır.” olarak tanımlanmıştır.  Diğer yandan daha geniş ve anlaşılabilir bir yorum olarak görebileceğimiz Anayasa Mahkemesi tanım olarak genel ahlakı kararlarında; “belli bir zamanda bir toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bulunan ahlak kurallarıyla ilgili hareketleri gösterir” olarak bir tanımlama yapmıştır. 

2.3 Küçüklerin Yargılanması
Küçüklerin yargılanması konusunda ilk olarak şunu belirtmemiz gerekir ki TCK kapsamında 18 yaşını doldurmamış her insan bu kapsamda yer alacaktır. Çocukların yargılanmasında özel bir istisnai hüküm getirilmesinde, duruşmalar zorunlu olarak kapalı yapılmakta, hükmün kapalı duruşmada açıklandığı ve basın kanunu madde 21 uyarınca çocukların kimlikleri açıklanacak ve tanımlanacak şekilde yayın yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Aşağıda yer alan kararda gördüğümüz üzere mahkeme salonunun ağır ve gergin atmosferinin çocukların psikolojisinde ağır bir etki yarattığı düşünülerek adil yargılama haklarına bir ihlal yer aldığını görmekteyiz. 
“...bununla beraber katil suçu sanığı on bir yaşındaki iki küçüğün açık duruşmada yargılanması halinde; mahkeme salonunun ağır ve gergin atmosferinin kendilerini, avukatlarının yardımıyla da olsa, savunmada olumsuz yönde etkilemesi yargılamanın adil niteliğini yok etmiş: yani 6.maddenin 1.fıkrası bu bağlamda ihlal  olunmuştur.” 
3. Aleni Yargılama Hakkında Duruşmanın Zorunluluğu
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 6’da belirtildiği üzere kural olarak herhangi bir sınırlayıcı sebep olmadıkça ve talep halinde duruşmalar aleni olarak yapılmalıdır. Burada İHAM sebep olarak teknik konuları ele almaktadır. İHAM tarafından özellikle ayrıntılı olarak teknik konular için yazılı olarak ilgili konunun incelenmesi doğru bulunulmaktadır. 
Hiçbir aşamasında duruşma yapılmamış ve tutukluluk kararı verilmiş olan Özata/Turkiye kararında ise İHAM ; “...başvurucuya, tutukluluğunun sebep olduğu sıkıntı ve kaygı şeklindeki manevi zararı Antalya Ağır Ceza Mahkemesine sözlü olarak açıklama fırsatı sağlanmış olmalıydı. Başvurucunun yaşadıklarının esas olarak kişisel niteliği ve uygun tazminat düzeyinin belirlenmesi, başvurucunun ifadesinin dinlenmesini gerektirir. Bu konuların nitelik açısından teknik olduğu ve tek başına dava dosyasına dayanarak uygun şekilde karara bağlanabileceği söylenemez. Aksine,Mahkeme, kamu incelemesine açık yerel mahkeme huzurundaki bir duruşmada başvurucuya kişisel durumunu açıklama hakkı sağlanmasının, başvurucunun davasında, adaletin yerine getirilişine ve Devletin hesap verebilirliğine daha iyi hizmet edeceğini değerlendirir.” 

4. Duruşma Sonucunda Verilecek Kararların Aleni Olması
Kural sözleşmenin 6.maddesinde belirtildiği üzere duruşma sonunda verilecek kararların aleni olmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken hususlar ise daha önce belirtmiş olduğumuz sınırlamalar ile beraber İHAM’ın belirlemiş olduğu başka sınırlamalar da mevcuttur. Bu sınırlamaları şu şekilde sıralayabiliriz; 
Ulusal Güvenlik
Kamu Düzeni
Ahlak 
Küçüklerin menfaatlerinin korunması
Davaya taraf kişilerin özel yaşamlarının korunmasını gerekli kılması
Adaletin selametine zarar verilebilecek özel koşullar.  (Bkz : Tanık güvenliği sağlanması)
Eğer verilecek karar aleni olarak yayınlanma şansı bulmuyor ise yukarıda saydığımız koşullardan en az birini barındırıyor olmalıdır. Sadece bu koşullardan birini barındırması da yetmemektedir.  Buna ek olarak Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin ölçüt olarak kullanmış olduğu “demokratik toplumda gereklilik” , “orantılılık” , “meşru amaç” gibi kriterlerin de incelenerek bu tarz bir karara imza atması gerekmektedir ve bu yönde kararlar verilmektedir.

5. Ülkemizde ve Yabancı Ülkelerde Yargılamanın Aleniliği Hakkındaki Kararlar ve Değerlendirmeler
Bilindiği üzere O.J Simpson kararı hem A.B.D ‘de hem de bir çok ülkede ilgi uyandırmış , ilgi uyandırmak ile kalmamış hukuki anlamda da yargılamanın aleniliğinin geldiği boyutu gözler önüne sermiştir. Özet olarak O.J Simpson , Amerikalı eski bir futbol oyuncusudur. 1994 yılında açılmış olan bu davada O.J Simpson’ın eski karısı Nicole Simpson’ı ve onun sevgilisi olarak düşündüğü Ronald Goldman’ı öldürmekle suçlanmıştır. Bu dava özü itibari ile Amerika tarihinde görülmemiş bir medya davasına dönmüştür. Aylarca süren duruşmalar ABD CNN kanalında canlı olarak yayınlanmıştır. 
İlgili cinayet davası hakkında düşündüğümüzde hem pozitif hem de negatif yanları olduğunu görmemiz gerekir. Dava özü itibari ile “cinayet davası” olarak anılsa da duruşmaların sonradan ulusal kanalda yayınlanmış olmasının ve sanığın ünlü bir futbolcu olmasının getirdiği durum ile beraber medyatik bir dava halini almıştır. Canlı yayınlar, açıklanan verilere göre 141 milyon izleyici tarafından izlenmiştir. Maalesef ki sadece medyatik bir dava halini almış olmak ile beraber , “suçlu mu suçsuz mu ?” tartışmalarındansa siyah-beyaz savaşına dönmüştür.  Görüldüğü üzere niteliği itibari ile alenilik bu bağlamda olumsuz bir hale gelmiştir. 
Ancak bahsetmemiz gereken diğer husus ise yargılamanın aleniliği bağlamında , AİHS m.6 kapsamında aleniliğin unsurları içerisinde yer alan “aleni hüküm hakkı” , “duruşmanın aleniliği ve açıklığı” , “duruşmanın gerekliliği” unsurları yer almıştır. Bu bağlamda alenilik ilkesinin uygulanması anlamında emsal teşkil edilebilecek kararlardan biridir. 
CMK 183 uyarınca adliye binası içerisinde ve duruşmalarda fotoğraf ve video çekme yasağı mevcuttur. Burada tanık veya bilirkişinin istinabe ile dinlenmesi ve beş yıldan az hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlar için belirlenen sanığın istinabe ile sorgusunun yapılması saklı tutulmuştur. Bu maddenin gerekçesi ise “ses ve görüntü alınmasının engellenmesi önce henüz yargılama aşamasında ve sanık durumunda olan kişinin bu evrede kamuoyuna suçlu gibi gösterilmemesini sağlamak için” söz konusu olduğu belirtilmiştir.  İlgili kanuna aykırı olarak özellikle medya kanalıyla ihlaller meydana gelmektedir. Buna örnek olarak medyada aktif yer alan bir gazetenin ünlü bir futbol adamı şike davasından yargılanırken çekilen fotoğrafı baş sayfada yayınlaması ile birçok tartışma konusunu ortaya çıkarmıştır. Kanımca yasal olmayan yoldan fotoğraf ve video kaydı yapılması gerçekten de CMK 183 uyarınca ihlal oluşturmakla kalmamakta, aynı zamanda savunmayı güçleştirdiği kanısındayım. Bu şekilde hem sanık sıfatı olan kişi açısından suçlu kanısı uyanabilecek hem de kişilerin mahkeme nezdinde yapacağı kişisel hareketlerini değiştirebileceği yönünde bir kuşku uyanabilecektir. Belirtmemiz gerekir ki yargı mensuplarının , sanık ve tanıkların psikolojik açıdan etkilenebilecekleri gözetilmektedir.  Burada CMK 183 açık ve net bir şekilde düzenleme getirmiş olmasına rağmen, mahkemelerde yapılan uygulamalar konusunda sorun yaşandığını belirtmem gerekir. Fotoğraf veya video çeken izleyici ve avukatlar hakkında hakim kendisi veya katibi ile beraber işlemi uygulayan kişinin başında durmakta ve çekilen fotoğraf ve/veya videoyu sildirmek gibi bir uygulama yapmaktadır. Bu bağlamda hukuk ve yargılama düzeni ile bağdaşmayan bir uygulama olduğu kanaatindeyim. İlgili kanun maddesinde daha açık bir düzenleme ile nasıl bir uygulama yapılacağı belirtildiği takdirde bu konuda herhangi bir sorun yaşanmayacağını garanti altına almak ilgili tartışmaların yaşanmasını sona erdirecektir. 
 Diğer bir “ yargılamanın aleniliği ” hakkında yaşanılan ve kamuoyunda çok ciddi dikkat çeken “Tekirdağ Çorlu ilçesinde 25 kişinin yaşamını yitirdiği,300’ün üzerinde kişinin yaralandığı tren kazası” konusunda ciddi problemler yaşanmıştır. Davacıların ısrarlı taleplerine ve bu kadar fazla mağduriyet yaşayan kişi ve aileleri olmasına rağmen büyük salon yerine küçük bir salonda duruşma gerçekleştirilmiş olup, ayrıca dışarıda kalan kişilerin içeriye girmemesi ve müdahale etmemesi için kapıların kilitlendiği ve ne yazık ki müşteki aile ve vekillerinin içeri girmesi engellenmiştir. Hatta mağdur kişiler, aileleri ve vekilleri mahkeme kapısında darp edilmiştir. Burada şunu belirtmemiz gerekir ki makalemizin başında da bahsettiğimiz üzere alenilik ancak kanunda belirtilmiş olan sınırlamalar ile ilgili olarak ve sadece ilgili sınırlama kapsamında engellenebilmektedir. Herkes kendi davasını aleni olarak dinleme hakkına sahiptir. Burada yapılan uygulama tamamen yargılamanın aleniyetine aykırı ve keyfiyete varacak boyutta ihlaller içermektedir. Bu şekilde keyfiyetle verilmiş olan karar sadece aleniyete değil kişilerin adil yargılanma hakkına da zarar verecektir.

6. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Nezdinde Verilen “Yargılamanın Aleniyeti” ilkesi hakkında  karar incelemeleri
i)Yoslun/Türkiye Davası (Başvuru No:2336/05) (10 Şubat 2015)
Özet olarak başvurucu müzik ile uğraşan bir sanatçıdır. Başvurucu DEHAP’ın valilikten izin almış olunan “kardeşlik bayramı” adında bir konserde hem şarkı söylemiş hem de halka açık bir konuşma gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda parti yöneticileri parti politikaları,özgürlük ve ekonomi hakkında bazı konuşmalarda bulunmuşlardır. Kürt sorununa dikkat çekilmiş ve ülkede yer alan demokrasi sorununun birbiriyle bağlantılı olduğu görüşünde bulunulmuştur. İlgili şarkıcının ve yöneticilerin yaptığı konuşmalar ve söyledikleri şarkılar bağlamında polis tarafından bir tutanak tutulmuştur. Bunun sonucunda Aydın Sulh Ceza Mahkemesi verilen iznin konser sırasında yapılan konuşmaları kapsamadığını ve bunun sonucunda TCK 526/1 bağlamında başvurucuyu “Emire riayetsizlikten” suçlu bulmuş ve 3 aylık hapis cezası ile para cezası ödemeye mahkum etmiştir.
Başvuran yargılamanın hiçbir aşamasında duruşma yapılmadığını ileri sürmüş ve AİHS madde 6/1 bağlamında aleniyet ve savunma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir. AİHM bu bağlamda karar verirken daha önce de mevcut şikayete benzer şikayetleri incelediğini belirterek şu karara varmıştır ; “…ne ceza kararını vermiş olan sulh ceza mahkemesi ne de itiraz hakkında karar veren asliye ceza mahkemesi duruşma gerçekleştirmemiştir. Dolayısıyla başvuranın, hiçbir zaman davası hakkında karar vermeye yetkili hâkimler önünde şahsi olarak ifade verme imkânı olmamıştır. Bu sebeple Mahkeme, başvuranın davasının ilgili mahkemeler tarafından halka açık olarak görülmemiş olduğu gerekçesiyle, Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir.” 

ii)Fazliyski / Bulgaristan (Başvuru No: 40908/05) (Karar tarihi:16 Nisan 2013)
Özetle, başvurucu Bulgaristan İçişleri Bakanlığında “gizli bilgileri toplama ve dağıtmayı” içeren bir görevde bulunmaktadır. Bulgaristan Psikoloji kurumu başvurucunun zihinsel olarak bu görevi yapamayacağına karar vermesi ile beraber başvurucu ilgili işten çıkarılmıştır. Bu bağlamda Yüksek İdari Mahkeme’ye başvurmuştur ve mahkeme bunu da usulün uygun olduğunu ve mevzuatın doğru uygulandığını belirterek başvurucunun itiraz talebini reddetmiştir. Yargılamalar gizli yapılmış olduğu için, Yüksek İdare Mahkemesi kararı aleni olarak açıklamamıştır. Bundan dolayı başvurucu kararın bir kopyasını istemiş olmasına rağmen bu dosyanın kopyası tarafına uzun bir süre iletilmemiştir. Yüksek İdare Mahkemesi 15 ay sonra kararı aleniyet kapsamında açıklamıştır.
Burada AİHM karar verirken kararın gizliliğinin sonradan geri alınarak açıklanmış olmasını , on beş ay boyunca sınırlamış olunan aleniyet kararının yine de ihlale yol açtığını belirtmiştir. Mahkeme ihlali belirlerken ; “… adli bir kararın bütününün kamudan tamamıyla gizlenmesi gerekçelendirilemez. Adli kararlarının aleni olması, yargı sisteminin kamu incelemesine tabi olmasını sağlamayı hedeflemiştir ve keyfiyete karşı temel bir tedbir teşkil etmiştir. Terör faaliyetlerine ilişkin davalar gibi tartışmasız olarak ulusal güvenlikle ilgili davalarda bile bazı Devletler, adli kararların açıklanmaları halinde ulusal güvenliği veya başkalarının güvenliğini tehlikeye sokabilecek belirli bölümlerine gizlilik derecesi vermeye onay vermiştir. “ şeklinde gerekçelendirmiştir. 
iii)Ryakip Biryoukov/Rusya (Başvurucu No:14810/02) (Karar tarihi:17.1.2008)
Özetle, başvurucu tıbbi ihmalden dolayı hastaneye karşı dava açmıştır. Dava kamuya açık bir duruşmada esastan incelenmiş ve sadece hüküm kısmını açıklanmıştır. Başvurucu Rusya Medeni kanunu 1064.maddesi kapsamında bir itirazda bulunmuştur. Burada ilgili medeni kanun maddesini belirtmemizin amacını karar paragrafında belirteceğiz. Duruşmadan sonra Gerekçeli karar ileriki bir zamanda başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu karara itiraz etmiştir ancak bölge mahkemesi itirazı reddetmiş ve kararın yine sadece hüküm kısmını açıklamakla yetinmiştir.
Burada AİHM kararların kamuya açık şekilde verilmesi şartının sadece hüküm kısmının okunması ile yerine getirilip getirilmediğini incelemiştir. Medeni kanun madde 1064 gereğince “zarara sebebiyet verildi ise hangi sebep ile sorumluluk doğacağını” belirten bir maddedir. Kararda sadece hüküm kısmı belirtildiği için ve AİHM tarafından; “Kararın hüküm kısmı uygulanan ilkeye ilişkin hiçbir açıklama yapmadığından bu konuda hiçbir fayda sağlamaktadır. Bu şartlarda, başvurucunun iddialarının neden reddedildiğini açıklayan gerekçe kısmı kamuya kapalı kalmıştır.” gerekçesi ile ihlali tespit etmiştir. 
iv) SALİHOĞLU/TURKİYE (Başvuru No:1606/03) (Karar Tarihi: 21 Ekim 2008)
Özetle, başvurucu ilgili eylemin meydana geldiği zamanda Muş İnsan Hakları Derneği başkanıdır. 11 Ekim 2001 tarihinde polis memurları tarafından derneğe arama yapılmış olup, “ Yedinci Gündem” adında bir gazete ele geçirilmiştir. İlgili gazete hakkında toplatma kararı verilmiş olup, Muş Cumhuriyet Savcılığı’na bilgilendirme yapılmıştır. Bu kapsamda başvurucuya TCK 526.madde uyarınca “yasak yayın bulundurmak suçundan” dava açılmıştır. Bu suç isnadı sonucunda hüküm verilmiş ve bu hükme karşı başvurucu tarafından “toplatma kararından bilgisi olmadığını belirterek” itiraz edilmiştir. İtiraz ilgili mahkeme tarafından reddedilmiştir. Yargılamanın hiçbir safhasında başvurucu açık duruşma imkanından yararlanamamıştır.
Mahkeme bir önceki kararımızda incelediğimiz üzere yine burada belirtilen şikayete benzer şikayetleri incelediğini ve “başvuranın ulusal mahkemeler önünde duruşma imkanından yararlanamamasından dolayı başvuranın davasının hakkaniyete uygun olarak görülmemesi nedeniyle AİHS’nin 6/1 maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaştığını hatırlatmaktadır” ve bu bağlamda ihlal tespit etmektedir. 
7. KAYNAKÇA
Ağca Ö, ‘Duruşmada Ses Veya Görüntü Kaydı Yapılabilir Mi ?’ Düzce Yerel Haber (2014) <http://www.duzceyerelhaber.com/Ozlem-AGCA/23230-Durusmada-Ses-Veya-Goruntu-Kaydi-Yapilabilir-Mi8207>
Aslan SC, ‘Bir Katil Serbest Mi Kaldı ?’ <https://hukukiblog.com/diger/o-j-simpson-davasi/>
Demirkale A, ‘Aleni ve Duruşmalı Muhakeme Hakkı’ (Istanbul Barosu, 2014) <https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=9179>
Demirsoy Aşıkoğlu E, ‘AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARINA GÖRE DİNSEL RİTÜEL VE UYGULAMALARIN SINIRLANDIRILMASI’ <https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/608940>
Gözübüyük Ş and Gölcüklü F, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması (Turhan Kit, 2016)
Günday M, İdare Hukuku (2013)
İnceoğlu S, ‘Adil Yargılanma Hakkı’ (2018) 4 Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi 1
K. S, ‘No Title’ 369
Oflaz H, ‘Bizler Sanki Teröristmiş Gibi...’ (ODATV) <https://odatv.com/aileler-isyanda-bizler-sanki-teroristmis-gibi...-08091915.html>
S D, ‘No Titl’ 57
Şen E, ‘Duruşmanın Aleniliği’ (Haber7, 2018)
Starmer S, ‘Starmer S.’ 368
Tunç K, ‘Duruşmada Ses Fotoğraf Veya Video Kaydı Alma Yasağı Nedir?’ <https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/durusmada-video-ses-veya-fotograf-cekme-suc-ve-yasak-midir.html>
Fazliyski / Bulgaristan (Başvuru No: 40908/05)
Özata/Turkey, Appl No: 19578/02 36
Pretto et autes/Italya A 71 S 21
Ryakib Biryukov v Russia (Başvuru No: 14810/02)
SALİHOĞLU/TURKİYE (Başvuru No:1606/03)
Sanığın kendi davasına fiilen katılma hakkı konusunda bk Stefanelli/San Marino
T/Ingıltere ve V/Ingıltere
Yoslun/Türkiye Davası (Başvuru No:2336/05)




Copyright © 2020 | cemyeniocak.av.tr